Avukat Adem Nuhoğlu - HUKUK BÜROSU - DOKTOR UYGULAMA HATASI (MALKPRAKTİS) VE TAZMİNAT

DOKTOR UYGULAMA HATASI (MALKPRAKTİS) VE TAZMİNAT

  • Ana Sayfa
  • DOKTOR UYGULAMA HATASI (MALKPRAKTİS) VE TAZMİNAT
Image

DOKTOR UYGULAMA HATASI (MALKPRAKTİS) VE TAZMİNAT

Doktor Uygulama Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davaları

Malpraktis, kelime anlamıyla “yanlış” ya da “hatalı uygulama” demektir. Tıbbi malpraktis ise, bir hekimin tıp mesleğini icra ederken bilgi eksikliği, tecrübesizlik ya da ilgisizlik nedeniyle mesleki standartlara uygun davranmaması sonucu hastanın zarar görmesidir. Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde bu kavram; “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanması anlamına gelir” şeklinde açıklanmıştır. Dünya Tabipler Birliği'nin 1992 tarihli bildirgesinde ise tıbbi malpraktis, hekimin standart tıbbi uygulamayı yerine getirmemesi, gerekli beceriyi sergileyememesi ya da tedaviyi hiç uygulamaması sonucu hastanın zarar görmesi hali olarak tanımlanmıştır.

Hekimin asli sorumluluğu, tıbbi bilgi birikimine, güncel bilimsel gelişmelere ve deneyime dayalı olarak yerleşik ve kabul görmüş tıbbi kuralları uygulamaktır. Bu kurallardan sapılarak yapılan her müdahale, malpraktis kapsamında değerlendirilir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, “tıbbi standart” kavramı; bilimin geldiği güncel seviyeye uygun, denenmiş, kabul görmüş ve hekimlik pratiğinde genel geçer hale gelmiş uygulamaları ifade eder.

Tıbbi malpraktiste hekimin sorumluluğu, kusur ilkesine dayanır. Eğer tıbbi müdahale tıp kurallarına uygun şekilde yapılmışsa ve buna rağmen öngörülemeyen, engellenemeyen bir sonuç – yani komplikasyon – gelişmişse, hekime kusur yüklenemez. Komplikasyonun sorumluluğa yol açabilmesi için, olayda bilgi veya beceri eksikliğinin bulunması gerekir. Nitekim Yargıtay da komplikasyonu, tıbbi standartlara uygun davranılmasına rağmen ortaya çıkan, öngörülemeyen veya öngörülse dahi önlenemeyen istenmeyen durum olarak tanımlar.

Tıbbi uygulama hataları çeşitli aşamalarda ortaya çıkabilir:

· Teşhis Hataları: Eksik ya da yanlış tanı konulması, hastalık öyküsünün yeterince alınmaması, gerekli tetkiklerin yapılmaması gibi eksiklikler.

· Tedavi Hataları: Uygun olmayan tedavi yönteminin seçilmesi, hatalı ilaç uygulamaları, eksik veya yanlış cerrahi müdahaleler.

· Uygulama Hataları: Enjeksiyonun yanlış bölgeye yapılması, hastanın vücudunda yabancı cisim unutulması gibi fiili hatalar.

· Organizasyon Hataları: Sağlık kurumunun personel eksikliği, uygun ekipman bulunmaması, koordinasyon eksikliği nedeniyle yaşanan aksaklıklar.

Tüm bu durumlar, doktorun mesleki dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde tazminat sorumluluğunu gündeme getirir. Sonuç olarak, tıbbi malpraktis yalnızca hatalı sonuçla değil, o sonuca giden sürecin tıbbi standartlara aykırılığıyla ilgilidir.

Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davaları

Hekimlerin hukuki sorumluluğu, yalnızca kusurlu tıbbi uygulamalardan doğmaktadır. Bir tıbbi müdahalenin sorumluluk doğurup doğurmayacağı belirlenirken öncelikle bu müdahalenin hukuka uygunluk şartlarını taşıyıp taşımadığı değerlendirilmelidir. Bu şartlar; müdahalenin yetkili kişi tarafından yapılması, hastanın bilgilendirilmiş rızasının alınmış olması, tıbben zorunlu bir müdahale olması ve uygulamanın tıbbi standartlara uygun şekilde gerçekleştirilmesidir. Bunun yanı sıra hekimin kusurunun bulunup bulunmadığı da hukuki sorumluluğu açısından temel önem taşır. Açılacak tazminat davalarında bu hususların belirlenebilmesi uzmanlık gerektirdiğinden, mahkemelerce genellikle ilgili alanda uzman bilirkişilerden rapor alınmakta ve karar bu raporlar doğrultusunda verilmektedir.

Hekimin hukuki sorumluluğu dışında, hatalı tıbbi müdahale aynı zamanda disiplin hukuku açısından da sonuç doğurabilir. Ayrıca, uygulamanın Türk Ceza Kanunu kapsamına giren bir fiil olması halinde hekimin cezai sorumluluğu da gündeme gelebilecektir. Öte yandan, bu değerlendirme yalnızca hekimin bireysel sorumluluğuna ilişkin olup; malpraktis nedeniyle hastane veya sağlık kuruluşlarının organizasyon ve hizmet kusuruna dayalı sorumluluğu bu incelemenin kapsamı dışındadır.

Tazminat Sorumluluğunun Hukuki Dayanağı

Hekimlerin tazminat sorumluluğu esasen sözleşme ilişkisine dayanmakla birlikte; hasta ile hekim arasında bir sözleşmenin bulunmadığı durumlarda, sorumluluk haksız fiil veya vekaletsiz iş görme hükümlerine dayanabilir. Her halükarda tazminat sorumluluğunun doğabilmesi için bazı temel unsurların birlikte gerçekleşmiş olması gerekir:

1. Hekimin gerçekleştirdiği tıbbi müdahalede meslek standardına aykırı bir hata bulunmalı,

2. Bu hata hekimin kusurundan kaynaklanmalı,

3. Müdahale sonucunda hastada zararın doğmuş olması,

4. Ve bu zarar ile hekim hatası arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması gerekir.

Bu koşulların somut olayda ispatlanması halinde, hekimin maddi veya manevi tazminatla sorumlu tutulması mümkündür.

Sonuç olarak; hekimlerin tazminat sorumluluğu ancak hukuka aykırı, kusurlu ve tıbbi standartlara aykırı uygulamalardan kaynaklandığında gündeme gelir. Her tıbbi müdahale sonucunda oluşan zarar hekime yüklenemez; hekimin tıbbi özen yükümlülüğüne uygun hareket edip etmediği somut olaya göre bilirkişi incelemesiyle değerlendirilir.

Görevli ve Yetkili Mahkemeler

a. Sözleşmeye Aykırılık Dayanağıyla Açılan Davalar

Özel hastane ya da hekime karşı, tedavi ilişkisinden kaynaklanan davalarda görevli mahkeme, “tüketici mahkemesi”dir. 7251 sayılı yasa ile bu davalarda arabuluculuğa başvuru dava şartı haline getirilmiştir. Tüketici mahkemelerinde, davalı hekimin yerleşim yeri dışında; sözleşmenin ifa edildiği yer ya da davacının yerleşim yerinde de dava açılabilir.

b. Haksız Fiil Hükümlerine Göre Açılan Davalar

Hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi bulunmayan durumlarda, açılacak tazminat davaları haksız fiil sorumluluğuna dayanır ve görevli mahkeme “asliye hukuk mahkemesi”dir. Bu davalar, genel yetkili mahkemelere ek olarak; zararın meydana geldiği yerde, haksız fiilin gerçekleştiği yerde veya zarar görenin yerleşim yerinde de açılabilir.

Dava Açma Süreleri (Zamanaşımı)

a. Sözleşmeye Aykırılıktan Doğan Davalarda

Bu tür tazminat taleplerinde dava açma süresi, zararın ve sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten itibaren 5 yıldır.

b. Haksız Fiil Dayanaklı Davalarda

Haksız fiile dayalı davalarda ise zamanaşımı süresi genel olarak 2 yıldır. Ancak her hâlükârda fiilin gerçekleşmesinden itibaren 10 yıl içinde dava açılması gerekir. Eğer tıbbi hata aynı zamanda ceza hukuku açısından daha uzun süreli zamanaşımını gerektiren bir suça vücut veriyorsa, o takdirde ceza zamanaşımı süreleri uygulanır.

Sonuç

Bu düzenlemeler ışığında, malpraktis nedeniyle sorumluluk doğması için hekim ya da hastane tarafından tıbbi standartlara aykırı, özen yükümlülüğünü ihlal eden ve kusurlu bir uygulamanın varlığı aranmakta olup, ortaya çıkan zarar bu uygulamayla doğrudan bağlantılı olmalıdır. Aksi halde, hukuken tazminat sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.

Hukuki Makaleler

Avukat Adem Nuhoğlu tarafından kaleme alınan güncel hukuk yazıları

Ceza Hukukunda Etkin Pişmanlık

Ceza Hukukunda Etkin Pişmanlık Nedir?

10 Kasım 2025 | Av. Adem Nuhoğlu

Etkin pişmanlık, suç işledikten sonra failin kendi iradesiyle zararı gidermesi veya suçu yetkili mercilere bildirmesi halinde, cezasında indirim yapılmasına imkân tanıyan bir kurumdur.

Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesine göre, fail suçun bütün sonuçlarını ortadan kaldırırsa mahkeme cezada indirim yapabilir. Ancak bu hüküm her suç için değil, yalnızca kanunda açıkça belirtilen suçlarda uygulanabilir.

Uygulamada, failin pişmanlığının samimi olup olmadığı, mağdurun zararının tamamen giderilip giderilmediği ve olayın aydınlatılmasına katkı sağlanıp sağlanmadığı mahkemece değerlendirilir.

Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması halinde istinaf veya temyiz yollarına başvurulması mümkündür.

Haksız Rekabet ve Koruma Yolları

Ticaret Hukukunda Haksız Rekabet ve Koruma Yolları

10 Kasım 2025 | Av. Adem Nuhoğlu

Türk Ticaret Kanunu’na göre haksız rekabet, dürüstlük kuralına aykırı her türlü davranış ve ticari uygulamayı ifade eder. Bir başka deyişle, rakip firmaya zarar verme veya kendi çıkarı için dürüst rekabeti bozma eylemidir.

Haksız rekabet fiillerine karşı açılabilecek davalar arasında; fiilin tespiti, haksız fiilin durdurulması, eski hale getirme ve maddi-manevi tazminat talepleri yer alır.

Hukuki süreçte ticari defterlerin incelenmesi, bilirkişi raporları ve marka kayıtları büyük önem taşır. Bu nedenle delillerin zamanında toplanması hak kaybını önler.

Boşanma Davalarında Sosyal Medya Delilleri

Boşanma Davalarında Sosyal Medya Delilleri

10 Kasım 2025 | Av. Adem Nuhoğlu

Günümüzde sosyal medya paylaşımları, boşanma davalarında önemli bir delil türü haline gelmiştir. Eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları, hakaret veya tehdit içeren mesajları, mahkemelerce dikkate alınmaktadır.

Ancak delil olarak sunulan içeriklerin hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması şarttır. Örneğin gizli şekilde şifre kırarak elde edilen mesaj kayıtları delil olarak kabul edilmez.

Yargıtay kararlarına göre, kamuya açık sosyal medya paylaşımları hukuka uygun delil niteliğindedir.